11 Ocak 2013 Cuma

Kaygılanmak hamile kadının işidir.

Hamile kaldığımı öğrendiğim günlerin çok gerisine gidiyor hamilelikle ve bebeğimle ilgili kaygılarım. Kişilik yapımdan mıdır, beş yıl kesintisiz engelli çocuklarla ve aileleriyle çalıştığımdan mıdır bilinmez türlü kaygılar dolanıyor beynimde. Şu an hamileliğin 19. haftasında olmama rağmen kısmen azalıyor kaygılarım. Yaşayan bilir, eğer planlı bir gebelikse sizinki de o bebeğe gözünüz gibi bakmak için adeta içgüdüsel bir güç geliyor insana ve her yaptığı hareketi sorgular oluyor. İnternette araştırma yapmak da yararlı olmuyor aksine insanın kaygılarını arttırıcı sonuçlar çıkıyor gezindikçe.

Pek çok kadın benim gibi.Kendimi ayırıp kayırmak istemem, bu yüzden diyorlar kaygılanmak hamile kadının işidir diye.


Ne kadar kilo almalı?
Fazla kilo alırsam ve doğumum zor olursa?
Yediklerime dikkat edicem derken bebeğime zarar verirsem?
Yediklerimin kalitesi bebeği ne kadar etkiliyor?
Hazır yoğurt yiyorum, hazır süt içiyorum, bunlara güvenilir mi?
En iyisi kendim yapayım, sütü dışarıdan alayım!
Dışarıdan aldığım sütte ya bakteriler varsa?
Yeterince protein aldım mı?
Gebelik öncesi vitaminleri kullanmalı mı, yoksa bunlar zararlı mı?
Çocuğum sağlıklı doğacak mı?
Ya normal doğum yapamazsan?
Ya doğumda bir problem yaşarsam?
Sütüm gelecek mi?
Vücudum eski haline dönebilecek mi?


Bu liste öylesine uzayıp gidiyor ki zihindeki kaygıları yazıya dökmek yetersiz kalıyor bir süre sonra.


Sonra etrafımdaki sağlıklı, mutlu, akıllı yani sokaktaki çocuklara bakıyorum. Ya diyorum, çok kaygılanmamak lazım, doğa bize yardım ediyor, karnımdaki bebek de bütünlüğe ve en sağlıklı bedene kavuşmak için sonsuz bir telaş içinde, o tüm bunları yaşarken bir de sen etkileme yavrucağı.


Eğer sizin de başkalarına söylediğiniz ya da bastırdığınız, kendinize bile söylemekten çekindiğiniz bu tür kaygılarınız varsa, korkmayın, hamileyseniz, hepsi herkesin yaşadığı olağan kaygılar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder